11 Eylül 2011 Pazar

Gaziemir Belediye Başkan Yardımcısı hakkında soruşturma


İzmir  Gaziemir Sarnıç’ta bulunan fabrikalar için yaptırılan yön levhası ve tabelaların beton dökme ve hafriyat işlerini yapan belediyenin başı derde girdi. Fabrikaların problemini ortadan kaldıran belediye başkan yardımcısı kendisini mahkemede buldu.


Av. Nilay Sermi Kökkılınç     Yorum

  Cumhuriyet Halk Partisi  ; yerel yönetimlerin üniter devlet yapısı içinde idari ve mali özerkliğini savunuyordu. Ana muhalefet partisinden bir belediye. İsimsiz olması nedeniyle kayda alınmaması ve işlem görmemesi gereken bir şikayet dilekçesi. Anayasanın 127/5.maddesindeki idari vesayet. Yani Merkezi İdare Yerel İdareyi denetler. Kaymakamlık merkezi idarenin ilçedeki temsilcisi, Başkan Yardımcısı yerel idarenin  ilçedeki temsilcilerinden biri. Yerel Yönetici hakkında Merkezi İdare tarafından denetim yapılıyor, soruşturma izni veriliyor. Yerel yönetici ceza yargıcı karşısında belediye kanunlarını anlatmaya çalışıyor.

  Yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliği olsa belediye kanunlarını ve uygulamayı bilen yerel yönetim denetim kurulları olsa kimse merkezi idarenin baskısı var ! diyemezdi. Yerel yönetimler ve merkezi idarenin eşit hukuki ve mali şartlar altında çalışmadıklarına ve  Anayasa’ dan kalkması gerektiği söylenilen idari vesayete ne yazık ki tipik bir örnek... 

İzmir'de Yerel Yönetimler


 








İzmir’de yerel yönetimler


Av.Nilay Sermi Kökkılınç      Yorum


 Bazı köşe yazarlarımızın İzmir’in  yerel yöneticileri hakkındaki eleştirilerini   haksız  buluyorum. 1985 yılında İzmir’e geldiğim zaman Türkiye’nin 3.büyük kenti için hayal kırıklığı yaşamıştım.O zaman da gecekondular ilk göze çarpan kent kusuruydu.İzmir yeşilden ciddi anlamda yoksundu.Körfez kahverengiydi.Büyük meydanları yoktu.Kent estetiğini yok eden üst geçitlerle doluydu.Büyük minibüsler ulaşım için kullanılıyordu.Sinemalarda orijinal seslendirmesi olmayan filmler izlediğimizi hatırlıyorum.Fuar  Açıkhava Tiyatrosu’ndan başka açıkhava tiyatrosu yoktu.İlk kez Sn.Yüksel Çakmur zamanında kenti kirleten büyük minibüslerden ,Konak ‘ taki birahanelerden üst geçitlerden kurtulduk.Sn. Priştina zamanında kentin yeşillendirilmesine çok önem verilmişti. Konak’taki büyük meydan ve rekreasyonu Sn. Priştina’ nın o tarihte kent vizyonunu bizlere  göstermişti. İzmir hak ettiği uluslararası kimliğini Sn.Priştina zamanında yeniden kazanmaya başlamıştı.

 Bugün ise körfez artık  kahverengi değildir.Yerel Yönetimlerce uluslararası festivallere destek olunduğunu ,organizasyonlara ev sahipliği yapıldığını ,devlet okullarının,spor sahalarının  yenilendiğini ,engellilere,sporculara ,üretim kooperatiflerine büyük destek sağlandığını görüyoruz.

  Kent içindeki alt geçitler,her ilçedeki açık hava tiyatroları ,parklar ,sahil bantları, Bornova, İnciraltı , Sasalı rekreasyon alanları  bence sadece Türkiye’ye değil Avrupa kentlerine  örnektir.Tarihi yapı ve mekanlarla ilgili restorasyon  ve kentin altyapı çalışmaları da gözle görünen diğer çalışmalar olarak karşımızdadır.  Bunlar bir vatandaş gözüyle kentte yaşarken fark ettiklerimizdir.
   Tümüyle kendi imkanlarıyla  hizmetlerin gerçekleştirilmeye çalışılması ,uluslararası finans kuruluşlarının güven  gösterdiği bir mali tablonun varlığı da ayrıca takdire değer olmalıdır. İzmir’in yerel yönetimlerine basiretsiz ve beceriksiz demek bence büyük haksızlık olur.İstanbul’u Ankara’yı,Bursa’yı  da oralarda  yaşayanlara sormak gerekir. !  

3 Eylül 2011 Cumartesi

YERELYÖNETİMLER İKTİSADİ GİRİŞİM ,BORÇLANMA,BÜTÇE





YEREL YÖNETİMLER
YASA TASLAĞI
ÖNERİLER
ÇALIŞMA RAPORU

Av.Nilay Sermi Kökkılınç

            -VII-

YEREL YÖNETİMLER/ İKTİSADİ GİRİŞİM BORÇLANMA-BÜTÇE

Kanunun 68/e  maddesinde  en son kesinleşmiş bütçe gelirlerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam %10’nunu geçen iç borçlanma için meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve İçişleri Bakanlığının onayı ile yapabilir “ denilmektedir. Kanaatimce burada Bakanlık onayına gerek yoktur. Yine onay aransın denilirse eğer, üniter devlet yapısı içinde yerel yönetimlerin özerkliği çerçevesinde Türkiye Belediyeler Birliği bu misyonu da üstlenebilir. Borçlanmalar  zaten teminat karşılığı olabilmektedir. Teminatınız yeterli değilse istediğiniz kadar onay alın , borçlanabilmeniz mümkün olamamaktadır. 


Örn: Geçmiiş yıllarda SSK faiz affından yararlanabilmek için kanunun taksitlendirdiği vade ilçe belediyesinin gücünü aşmıştı. Vakıfbanktan 60 ay vadeli kredi ile kanundan yararlanılmak istendi. Ödeme gücü 60 ay için uygundu. İçişleri Bakanlığından onay alabilmek için çok uğraşıldı.6183 sayılı kamu alacakları faizinden ,banka faizi daha düşük olduğu için belediye banka borçlanmasını kamu borcuna tercih etmişti.

Aynı maddenin (f) fıkrasındaki ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi kaynak gerektiren altyapı yatırımlarında yine Devlet Planlama Teşkilatı ve Bakanlar Kurulu kabulüne bağlı proje  borçlanmaları açısından da  Devlet Planlama Teşkilatı ve Bakanlar Kurulu yerine Türkiye Belediyeler Birliği  içinde değerlendirilebilir. Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin  yatırımlarındaki zaman kaybı örnektir. Dış Kaynak gerektiren projelerde Hazine Müsteşarlığının görüşü yerine Türkiye Belediyeler Birliğinin  ilgili biriminin görüşü alınabilir.

Kanun maddesinin son fıkrasında  düzenlenen mali tablo bildirimlerinde Maliye Bakanlığı-Hazine Müsteşarlığı-Devlet Planlama Teşkilatı ile İçişleri Bakanlığına gönderilir ibaresinde İçişleri Bakanlığı yerine Türkiye Belediyeler Birliğine gönderim esas  olabilir.

5393 sayılı Belediye Kanununun 62.maddesinde “ Belediye Bütçe tasarısının konsolide edilmek üzere İçişleri Bakanlığı’na gönderileceği  ,5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Ve Kontrol Kanunu uyarınca Merkezi Yönetim Bütçe Tasarısına eklenmek üzere Eylül ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığı’na bildirileceği “ ifade edilmiştir. Burada da İçişleri Bakanlığının aracı olmasına gerek yoktur. Türkiye Belediyeler Birliği  bütçe tasarısını konsolide edip  Maliye Bakanlığına gönderebilir.  

Kanunun  65.maddesinde geçen bütçeye ilişkin yönetmelik de artık İçişleri Bakanlığı değil ,Türkiye Belediyeler Birliği tarafından çıkarılmalıdır.

Diğer Kuruluşlarla İlişkiler kanunun 75.maddesinde düzenlenmiş olup    c “ fıkrasında “  kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları , kamu yararına çalışan dernekler ,özürlü dernek ve vakıfları, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıflar ve 507 sayılı Esnaf Ve Küçük Sanatkarlar Kanunu kapsamına giren meslek odaları ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir “ denilmektedir .Sadece “ ortak projeler geliştirir “cümlesi yeterli olmamaktadır. Kamu kurumlarının derneklere yapacağı  nakdi yardım ve her türlü desteği sağlama imkanı veren yürürlükteki yönetmeliğe uygun olarak kanun maddesi yeniden düzenlenmelidir.       

5393 sayılı kanunun 15/son  fıkrasında Belediyenin  proje karşılığı  borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen  vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. “ denilmektedir.

Bu maddeye  “imar planlarında kamuya ayrıldığı anlaşılan  taşınmazlar ”  da denilmelidir. Bu tanım olmayınca ,örneğin park alanı, okul alanı gibi kamusal tasarruflara konu olabilecek taşınmazlar   üzerine  , fiili kullanım yok denilerek haciz konulabilmektedir. Belirtilen ilave cümle maddenin amacını tamamlar.

YERELYÖNETİMLER / ZABITA ,NORM KADRO

 

YEREL YÖNETİMLER
YASA TASLAĞI
ÖNERİLER
ÇALIŞMA RAPORU

Av.Nilay Sermi Kökkılınç

     - VI-



YEREL YÖNETİMLER ZABITA-NORMKADRO

 5393 sayılı belediye kanunu 51.maddesinde  zabıta görev ve yetkileri hakkında 3.fıkrada  İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir ,belediye bu yönetmeliğe aykırı olmamak üzere ek düzenlemeler yapabilir “ denilmektedir.

  5393 sayılı belediye kanunu 52.maddesinde  zabıta görev ve yetkileri hakkında 1.fıkrada  İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir ,belediye bu yönetmeliğe aykırı olmamak üzere ek düzenlemeler yapabilir “ denilmektedir.

   Zabıtanın görev ve yetkileri sonuçta bir kolluk kuvveti olduğundan Kanaatimce kanunla düzenlenmelidir.Kabahatlar Kanunu geneldir. Kanunun uygulanmasına dair yönetmelikler de Belediye Meclislerince yapılmalıdır. Ancak ülke genelinde Belediyelerin , Büyükşehirlerin ve hatta bence zaman zaman kanunu aşan yönetmelikler yaparak kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırılık yaratan  Bakanlıklar bile bu konuda yetersiz olabilmektedir.

  Çıkarılacak kanunda yönetmelik yapma konusunda uzman hukukçu, Üniversite veya Barolardan  hizmet alımı yoluyla hukuk tekniğine uygun düzenlemeler yapılabilmesine izin vermek ve bu konuda doğabilecek yetersizliklere, mağduriyet yaratacak çelişkilere  önlem almak gerekir. Belediye Birlikleri bile bu konuda yeni bir misyon üstlenebilir. Türkiye Belediyeler Birliği  ilgili yönetmelikleri yapabilir. Belediye Meclisleri de kendi yönetim alanları için asıl yönetmeliğe aykırı olmamak üzere özel ilave yönetmelikler çıkarabilir. 

 Yasanın 49.maddesinde norm kadro ve personel istihdamı düzenlenmiştir.  “Norm Kadro ilke ve standartları İçişleri Bakanlığı ,Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken belirlenir .” denilmektedir. İdari vesayetin kalkmasına bağılı bir düzenleme getireceksek  kanundaki İçişleri Bakanlığı  yerine Türkiye Belediyeler  Birliği  diyebiliriz. Maddenin devamında Belediyelerin ve bağlı kuruluşların norm kadroları bu ilke ve standartlar çercevesinde belediye meclis kararı ile belirlenir “  denilmektedir.

 Yine aynı madde içinde “ bu hükümlere göre çalıştırılacak personel için İçişleri Bakanlığı ünvanlar itibariyle kısıtlama getirebilir “ denilmektedir. Burada da  unvan kısıtlamasına gidilecek bir düzenleme gerekiyorsa Türkiye Belediyeler Birliği İçişleri Bakanlığı yerine bu düzenlemeyi yapabilmelidir. Kanun maddesinin devamında , “ sözleşmeli personel sözleşmeleri İçişleri Bakanlığına gönderilir.“ fıkrası da artık “ Türkiye Belediyeler Birliğine gönderilir .” şeklinde olmalıdır.    

 49.madde çok uzun bir  maddedir . Ancak  bu madde içinde öyle bir hüküm vardır ki taşaron işçi çalıştırma nedenidir. Madde metninde “ belediyenin yıllık toplam personel giderleri gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin  213 sayılı VUK.na göre belirlenecek yeniden değerleme katsayısı ile  çarpımı sonucu bulunacak miktarın %30 nu aşamaz denilmektedir.Bu oran da belediye meclis kararı ile Türkiye Belediyeler Birliğinin izni ile ihtiyaca göre belirlenebilmelidir.

 5393 sayılı belediye kanunundan önceki belediye yasası imkan verdiğinden geçmiş yıllarda belediyeler seçilmiş olmaları nedeniyle yoğun iş talepleri karşısında gereksiz kadrolarla personel alımına gidebilmekte ve bu personel giderleri belediyelere hizmet üretmeninin önüne geçecek ölçüde mali yük getirebilmekteydi. Buna  yasa hükmüyle bir fren getirlmişse de bu kez de belediyeler ihtiyaçları ölçüsünde personel alamamının sıkıntısı içine girmiştir.Bu fren mekanizması kanaatimce Türkiye Belediyeler Birliği olmalıdır. Hizmet satın alma yoluyla da pek çok  hizmetin 3.şahıslar eliyle yapılma imkanı vardır.

 Sözkonusu maddede personel arasında bir eşitsizlik durumu da vardır. İkramiye ödentisi sadece memurlara tanınmıştır. Sözleşmeli personel ve İşçi için de öngörülmelidir.

 Belediyeler mühendis ,mimar ,şehir plancısı ,hukuk müşaviri, avukat gibi ünvanlardaki ihtiyaçlarını da  talepleri doğrultusunda derhal alabilmelidirler. Uygulamada bu konuda kısıtlılık hali vardır. Belediyeler gruplandırılmıştır. Buna göre  dağıtılan kadro ünvanları yetersizdir.  Kısmi zamanlı sözleşmeli personel için de  kadro yokluğu halinde alınabileceği belirtilmektedir. Kadro olsa da olmasa da bunun takdiri belediye meclisinin olmalıdır. Kanunda  “ gibi “ sözcüğü bana göre unutulmuştur. Bu yüzden kısmi zamanlı İstihdamda “  Avukat-mimar –mühendis-veteriner  “ dışında unvan sayılmadığı için kanun maddesi ihtiyaca cevap vermemektedir. Hukuk Müşaviri tüm belediyelerde zorunlu olmalıdır.

YEREL YÖNETİMLER VE MERKEZİ İDARE

         

YEREL YÖNETİMLER
YASA TASLAĞI
ÖNERİLER
ÇALIŞMA RAPORU

Av.Nilay Sermi Kökkılınç

                -V-


YEREL YÖNETİMLER VE MERKEZİ İDARE

Madde 23  Belediye Meclis Kararlarının Kesinleşmesi
Kanun  maddesinin 3.fıkrasında  “Kararlar kesinleştiği tarihten itibaren en geç yedi gün içinde mahallin en büyük mülki idare amirine gönderilir. Mülki İdare Amirine gönderilmeyen kararlar yürürlüğe girmez. Mülki İdare Amiri hukuka aykırı gördüğü kararlar aleyhine idari yargıya başvurabilir (Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.)Kesinleşen meclis kararlarının özetleri yedi gün içinde uygun araçlarla halka duyurulur. “ denilmektedir. 

Bu  maddede geçen hüküm için  Anayasa Mahkemesi , Mülki Amirin idari vesayet makamı olması nedeniyle bir çelişki bulunduğunu ve bu nedenle Mülki Amirin  idari yargıya başvuru hakkının iptali gerektiği gerekçesine işaret etmiştir.

Meclis zaten kanunlar çerçevesinde karar alabilir. Her yıl  için denetlenir. Vatandaşın idari yargıya başvuru hakkı da var. O halde meclis kararlarının Mülki Amire gönderilmesine ihtiyaç yoktur. Kararların resmi internet sitesinde yayınlanması ve ilan edilmesi zorunlu kılınabilir.Yerel Yönetimler Özerkliği çerçevesinden bakarsak meclis kararları  Türkiye Belediyeler Birliğine ya da Bölge Belediye Birliklerine gönderilebilir. Anayasada yapılacak değişiklikle İdari vesayet yetkisi olmayan  Mülki İdare  meclis kararlarına karşı  idari yargıya başvuru hakkına sahip olabilir. Belediyeler de Mülki İdarenin işlemlerine karşı zaten idari yargıya başvuru hakkına sahiptir.  

Belediye Başkanlığının boşalması halinde yapılacak işlemler 45.maddede  gösterilmiştir. “Belediye Başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda  VALİ tarafından belediye meclisinin 10 gün içinde toplanması sağlanır. “  Denilmektedir. Bu görev  Belediye  Başkan Vekili tarafından da yerine getirilebilir. Seçilmiş Meclis Üyelerinden Başkan Yardımcısı da aynı görevi yapabilir.

Yasanın 46.maddesinde de “ Belediye Başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması ve yeni Belediye Başkanı veya Başkan Vekili seçiminin yapılamaması durumunda ,seçim yapılıncaya kadar Belediye Başkanlığına Büyükşehir ve İl Belediyelerinde İçişleri Bakanı ,diğer  belediyelerde Vali tarafından görevlendirme yapılır. “ denilmektedir. Kanaatimce  böyle bir  durumda seçilmiş Başkan Vekili ya da seçilmiş Meclis  Üyesi Başkan Yardımcısı bu görevi kendiliğinden yapabilir. Bu maddede geçen idari vesayet yetkisine ihtiyaç yoktur.

Yasanın 47.maddesinde  düzenlenen   görevden uzaklaştırma kanun metninde “Görevleri ile ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma ve kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir."Denilmektedir.

Türkiye  Belediyeler Birliği  burada İçişleri Bakanına verilen bu görev takdirini yerine getirebilir. İçişleri Bakanlığında da bu kararı sonuçta genellikle hukukçular rapor etmekte  Bakan tarafından yetki kullanılmaktadır. Türkiye Belediyeler Birliğinde de Büyükşehir Belediyeleri hukukçuları görev yapmaktadır. Üstelik uygulamayı da bilirler. Hazırlayacakları  rapora bağlı yetki  Birlik Başkanı tarafından kullanılmış olacaktır. İçişleri Bakanı Merkezi İdareyi temsil etmekte ve İdari Vesayet yetkisini kullanmaktadır. Türkiye Belediyeler Birliği ise seçilmiş Belediye Başkanlarından oluşur. Böyle bir düzenlemede Merkezi Yönetimin Yerel Yönetimler üzerinde İdari vesayeti sözkonusu olmaz. Görevden alma kararlarının siyasi olup olmadığı çok daha az tartışılır. Bu konuda vesayet yetkisinin kötüye kullanımı iddiası ve şüphesi de olmaz.

5393 sayılı Belediye Kanununun 56.maddesinde faaliyet raporu için  faaliyet raporunun bir örneğinin  İçişleri Bakanlığına gönderileceği yazılıdır. Belediyeler her yıl Sayıştay denetimindedir. Belediye Meclisinin denetim komisyonu vardır. Faaliyet Raporu Belediye Meclisince oylanmaktadır. İçişleri Bakanlığına raporun gönderilmesi  yerine sözkonusu rapor yine Türkiye Belediyeler Birliğine gönderilebilir.

5393 sayılı belediye kanununun 81.maddesinde  “ Cadde, sokak , meydan ,park ,tesis ve benzerlerine ad verilmesi ,beldeyi tanıtıcı amblem ,flama ve benzerlerinin tesbitine ilişkin meclis kararlarının mülki idare amirinin  onayı ile yürürlüğe gireceği “ belirtilmiştir.Kanaatimce ,burada da Mülki İdare Amirinin onayı yerine    o yerde bulunan Bölge İdare Mahkemelerinin  ya da Sulh Hukuk Mahkemelerinin uygun görüşü ya da Belediyeler Birliklerinin uygun görüşü alınabilir.

Arsa ve Konut  Üretimi Kanunun 69.maddesinde düzenlenmiş olup, son fıkrasındaki  “ uygulama esasları  İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak çevre yönetmeliğine uygun olarak Belediye Meclisleri tarafından çıkarılacak  bir yönetmelikle düzenlenir .” hükmü İçişleri Bakanlığı yerine Türkiye Belediyeler Birliği şeklinde olmalıdır. Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı da zaten değişmiştir.

Belediye Kanunu 70.maddesinde belediye meclis kararı ile kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında ilgili mevzuatta belirtilen usullere  göre şirket kurulabileceği “ belirtilmişse de 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26.maddesi ile şirket kurmak, sermaye katılımında bulunmak  Bakanlar Kurulunun iznine bağlanmıştır. İçişleri  Bakanlığına talep yapılması gerekmektedir. Kanunun 71.maddesinde de “Belediye özel geliri bulunan hizmetlerini İçişleri Bakanlığının izni ile bütçe içinde işletme kurarak yapabilir. “ denilmektedir. Yerel Yönetimler için bu hususlarda da  Türkiye Belediyeler Birliği görev yapabilir. 


YEREL YÖNETİMLER ve BAĞIMLILIK


YEREL YÖNETİMLER
YASA TASLAĞI
ÖNERİLER
ÇALIŞMA RAPORU

Av.Nilay Sermi Kökkılınç

          IV -



MERKEZİ İDAREYE BAĞIMLILIK VE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İZİNLERİ

5393 sayılı belediye kanunu madde 15/e-f-g fıkralarındaki hizmetler için aynı maddede Danıştay’ın görüşü İçişleri Bakanlığının kararı ile 49 yılı geçmemek üzere imtiyaz yoluyla devredilebilir denilmektedir. Danıştay görüşü alındıktan sonra İçişleri Bakanlığının iznine ihtiyaç olmamalıdır.

Aynı maddede  “ sağlık , eğitim ,sosyal hizmet ve turizmi geliştirecek projelere İçişleri Bakanlığının onayı ile ücretsiz veya düşük bir bedelle amacı dışında kullanılmamak kaydıyla arsa tahsis edebilir “ denilmektedir. Belediye kanununda sadece  belediye meclis kararı ile taşınmaz satışı ya da başkaca ayni hak tesislerine karar alınabilmektedir.O halde sosyal amaç taşıyan bu tasarruf için de İçişleri Bakanlığının onayına ihtiyaç olmamalıdır.

5393 sayılı belediye kanunu 28/p  maddesinde “ İçişleri Bakanlığının izni ile  yurtdışındaki belediyeler ve mahalli idare birlikleri ile karşılıklı işbirliği yapılmasına ,kardeş kent ilişkileri kurulmasına ,ekonomik ve sosyal ilişkileri geliştirmek amacıyla kültür, sanat ve spor gibi alanlarda faaliyet ve projeler gerçekleştirilmesine ,bu çerçevede arsa bina ve tesisleri yapma ,yaptırma kiralama veya tahsis etmeye karar vermek belediye meclisinin yetkileri arasında sayılmıştır.Kanaatimce Kanunun  74.maddesindeki  İçişleri Bakanlığının iznine  ihtiyaç yoktur.  Kardeş kent  ilişkisi kurulması izni  Dışişleri Bakanlığından uluslarası sözleşmelere aykırılık olup olmayacağı yönünden incelenmesi yönünden istenebilir. Türkiye Belediyeler Birliğinin de dışişleri ile ilgili komisyonları vardır. Bu birimle de konu çözülebilir.

 Örn:  Uygulamada Belediyeler yurtdışından bir Belediye ile kardeş kent ilişkisi kurduklarında spor,müzik,kültür ve eğitim faaliyetlerinde ve yine karşılıklı ortak projelerinde bile  giderlerinin karşılanması için Belediye Meclisince  karar alınması yeterli görülmüyor , İçişleri Bakanlığı izni gerekiyor. Buradaki idari vesayet kanaatimce kanunun amacını aşıyor ;gereksiz bürokrasi ve zaman kaybı yaratıyor. 

5393 sayılı belediye kanunu 26.madde 4.fıkrada  “ Belediye Başkanınca meclise sunulan bir önceki yıla ait faaliyet raporundaki açıklamalar meclis üye tam sayının ¾ çoğunluğu ile yeterli görülmez ise yetersizlik kararı ile görüşmeleri kapsayan tutanak meclis başkan vekili tarafından mahalli mülki idare amirine gönderilir. Vali dosyayı gerekçeli görüşü ile birlikte Danıştay’a gönderir. Yetersizlik kararı Danıştay’ca uygun görüldüğü takdirde Belediye Başkanı Başkanlıktan düşer “ denilmektedir. Burada  Mülki Amir’in aracı olmasına ihtiyaç yoktur. Zaten Danıştay karar vermektedir.

 5393 sayılı Belediye Kanunu  29.maddede “ belediye meclis üyeliğine seçilme yeterliliğinin kaybedilmesi durumunda VALİNİN bildirmesi üzerine Danıştay tarafından üyeliğin düşmesine karar verilir “ denilmektedir. Burada da Merkezi idare aracı durumundadır.  Gereksizdir.Kararı Danıştay vermektedir.
Aynı şekilde, kanunun 30.md.sinde belediye meclisi için “ kendisine kanunla verilen görevleri süresi içinde yapmayı ihmal eder ve bu durum belediyeye ait işleri sekteye veya gecikmeye uğratırsa , belediyeye verilen görevlerle ilgisi olmayan siyasi konularda karar alırsa İçişleri Bakanlığının bildirimi üzerine Danıştay’ın kararı ile feshedilir “ denilmektedir. Fesih kararını inceleyecek ve karar verecek olan organ Danıştay’dır. İçişleri Bakanlığının aracı olması gerekmez. Burada  durum tesbitini ve Danıştay bildirimini  İçişleri Bakanlığı yerine   Belediye Birlikleri yapabilir. Meclisin gerektiği takdirde ertelenmesini de isteyecek makam artık Yerel Yönetimler Özerkliği çerçeveside değerlendirecek olursak İçişleri Bakanlığı değil  Belediye Birlikleri olmalıdır.


Kanunun 31.maddesi meclisin görevinin yerine getirilmesini düzenlemektedir. (b) fıkrasında sadece tutukluluk hali vardır. Gözaltına alınma da madde kapsamına alınmalıdır. Son fıkrada meclis görevinin encümenin memur üyeleri tarafından yürütüleceği yazılıdır. Oysa Meclis  seçilmiş kişilerden oluşur. Bu nedenle sözkonusu maddedeki ihtimaller gerçekleşirse komşu belediyelerden aynı parti oranları ile belediye meclis üyeleri geçici görevle meclisi oluşturabilmelidir.    

Belediye Kanununun  44.md. sinde  Belediye Başkanlığının sonaermesi düzenlenmiştir.  “ a “ fıkrasında  “ Mazeretsiz ve kesintisiz olarak yirmi günden fazla görevi terketmesi ve bu durumun mahalli mülki idare amiri tarafından belirlenmesi   ,seçilme yeterliliğini kaybetmesi ,görevini sürdürmesine engel bir hastalık veya sakatlık durumunun  yetkili sağlık kuruluşu raporuyla belgelenmesi ,meclisin feshine neden olan eylem ve işlemlere katılması hallerinde İÇİŞLERİ BAKANLIĞININ başvurusu üzerine Danıştay kararı ile başkanlık sıfatı sonaerer “ denilmektedir.

Görevi terk durumunun tesbitinde Mahalli Mülki Amir yerine burada Belediye Başkan Vekili ya da Başkan Yardımcısı da aynı tesbiti yapabilir.  Diğer hallerde de zaten Danıştay karar verdiğine göre İçişleri Bakanlığının aracı olması kanaatimce gereksiz olmaktadır.

2 Eylül 2011 Cuma

YEREL YÖNETİMLERDE KENT KONSEYLERİ ,BELEDİYE ENCÜMENİ VE YARGI



YEREL YÖNETİMLER
YASA TASLAĞI
ÖNERİLERİ
ÇALIŞMA RAPORU

Av.Nilay Sermi Kökkılınç

    III



YEREL YÖNETİMLERDE KENT KONSEYLERİ,BELEDİYE ENCÜMENİ VE YARGI

Kent Konseyi 5393 sayılı belediye kanunu 76.maddesinde düzenlenmiştir. Kent Konseylerinin çalışma usul ve esasları İçişleri Bakanlığınca oluşturulacak yönetmelikle belirleneceği öngörülmüştür. Bu yönetmelik  yerel yönetimler özerkliğine bağlı olarak İçişleri Bakanlığı yerine Türkiye Belediyeler Birliğince çıkarılabilir.

 Kent konseyleri bana göre kent yönetimine katılımda güçsüzdür. Daha etkin kılınmalıdır.Yürürlükteki kanunda ” Kent Konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir.” Hükmü yerine “ Kent Konseyinden gelen öneriler ilgili komisyonlarda incelendikten sonra meclisce karara bağlanır “şeklinde  olmalıdır. Böylece kent meclislerinin çalışmaları  olumlu ya da olumsuz belediye meclis kararı olarak ortaya çıkabilmelidir.  Tavsiye kararı olmaktan çıkarılmalıdır.

  Belediye hizmetlerine gönüllü katılım kanunun 77.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede de ilgili yönetmeliğin İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacağı öngörülmüştür. İçişleri Bakanlığı yerine yine  bu konuda da Türkiye Belediyeler Birliği  görev yapabilir.

Belediye Encümeni
5393 sayılı belediye kanunun 34.maddesinde görevleri sayılmıştır.2886 sayılı devlet ihale kanununa göre ihale komisyonu olarak da görev yapmaktadır. Bu görev  Belediye Encümenine ait bir görev olmamalıdır.4734 sayılı yeni bir kamu ihale kanunu vardır.4735 sayılı kamu ihale sözleşmeleri kanunu vardır. Burada  ihale komisyonları görev yapmaktadır. Uzmanlık gerektiren  bir görevdir. Belediye Encümenlerinde seçilmiş Meclis Üyeleri de görev yaptığından  ve bu görevin takdirlik bir içeriği de olmadığından Encümenin görev alanından çıkarılmalıdır.

 Kanunlarda öngörülen cezaları vermek de  belediye encümeni için gereksiz bürokratik ve zaman kaybı yaratan kamu görevlisini de gereksiz meşgul eden işlemler olmaktadır. Kanunlarda öngörülen cezalar çıkarılan yönetmeliklerle standart olup, asgari ve azami limitler içinde takdiri kararlar değildir. Daha çok zabıta işlemlerinden doğan cezalar kabahatler kanununa göre verilmektedir. İmar para cezaları da aynı şekilde imar müdürlüklerinin çalışmasının kanuni sonucudur. Takdiri değildir. Müdürlüklerin cezai işlemleri ita amiri imzası ile muhatabına ulaşabilir. Encümen bir karar organı olduğundan itiraz makamı olarak değerlendirilebilir.

 Yerel Yönetimleri yakından ilgilendiren mevzuat da yeniden şekillenmek zorundadır.

Belediye işlemlerinin yargı denetimi İdare Mahkemeleri tarafından yapılmaktadır. İdare mahkemeleri tüm kamu kurumları için görev yaptığından  sayıları artırılmalı , yerel yönetim işlemlerine özel , İdare Mahkemeleri kurulmalıdır. Danıştay’ın da yükü çok ağırdır. Bölge  İdare Mahkemelerinin sayısı artırılmalıdır. İmar Planları uyuşmazlıkları da Hakem Heyetleri ile çözülebilmelidir.

 Örn:  İzmir’de sadece  dört İdare Mahkemesi bir Bölge İdare Mahkemesi vardır. İzmir Türkiye’nin 3. büyük kentidir.

 Mahkeme kararlarının uygulanması ile ilgili yargıda hükmün kesinleşmesi  beklenmelidir. 2577  sayılı İdari Yargılama Usul Kanununda bu yönde gerekli değişiklik yapılmalıdır. Uygulamada kararların uygulanması ile ilgili yasal 30 günlük süre , yargıda kararın bozulmasına bağlı sonuçlara göre büyük mağduriyetler ve maddi kayıplara neden olmaktadır.





YEREL YÖNETİMLER ÖZERKLİĞİ

   

YEREL YÖNETİMLER
YASA  TASLAĞI
ÖNERİLERİ
ÇALIŞMA RAPORU

Av.Nilay Sermi Kökkılınç      

              II


YEREL YÖNETİMLER ÖZERKLİĞİ

 Üniter Devlet yapısı içinde  Yerel Yönetimler Özerkliği İçişleri Bakanlığı yerine Türkiye Belediyeler Birliği ile sağlanabilir. Belediye mevzuatı hakkında kanunların uygulanmasına  dair yönetmelik ve genelgeler de artık İçişleri Bakanlığınca değil Türkiye Belediyeler Birliği tarafından çıkarılmalıdır.

 Türkiye Belediyeler Birliği  Yerel Yönetimlere ait bir oluşumdur. Yapısında yapılacak çalışmalarla Yerel Yönetimler daha güçlü ve özerk kılınabilir, denetimleri de daha meşru  bir zeminde yapılmış olur.  Yerel Yönetimler için  Üniter Devlet yapısı ile  uyumlu bir idari  yerel yönetim sistemi kurulmuş olur ; Mahalli İdare Birliklerinin görev ve yetki alanı bu amaca hizmet edecek şekilde genişletilebilir. Anayasanın 127/5.maddesindeki idari vesayetin kalkması ile  Mahalli İdare Birlikleri Anayasa çerçevesinde yeniden şekillenir.  Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na da uygun bir düzenleme yapılmış olur.

   Belediyelerin denetimi hakkında belediye kanununun 54.maddesinde denetim amaçları  55.maddesinde ise kapsam ve türleri  düzenlenmiştir. İç ve Dış denetimin 5018 sayılı kamu mali yönetimi ve kontrol kanunu hükümlerine göre yapılacağı, mali işlemler dışında kalan diğer idari işlemlerin hukuka uygunluk ve idarenin bütünlüğü açısından İçişleri Bakanlığı tarafından denetleneceği belirtilmiştir.   

       Mali denetim zaten 5018 sayılı kanun içeriğine göre Sayıştay tarafından yapılmaktadır. Ancak hukuki ve idari işlem denetimi İÇİŞLERİ BAKANLIĞI tarafından YAPILMAMALI  ve 4483 sayılı kamu görevlilerinin yargılanmasına dair kanun da bu yeni düzenlemeye  göre uyarlanmalıdır.

     Yerel Yönetimler Özerkliğini seçilmişler çerçevesinde değerlendirmemiz gerektiğini düşünecek olursak  Türkiye Belediyeler Birliği  İçişleri Bakanlığının hukuki ve idari denetim görevini yerine getirebilir. 

      Yerel Yönetimler ayrı bir seçimle göreve geliyor. Merkezi Yönetim de ayrı bir seçimle görev alıyor. Merkezi Yönetimin Yerel Yönetimleri denetlemesi bu nedenle Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına ve demokratik seçim sisteminin ruhuna aykırı. Sözkonusu denetim yolu , Merkezi  Yönetimin Yerel Yönetimler üzerinde  siyasi baskı aracı olarak görülebilir. Denetimlerde zaman zaman objektif kriterlerden uzaklaşılabilir. Siyasi istikrarı bozabilecek, güven bunalımı yaratacak sonuçlar doğabilir.  

     İçişleri Bakanlığı, denetim görevini ya şikayet üzerine  ya da  olağan yıllık teftişlerle yerine getirmektedir. Bakanlığa bağlı bir Mülki Müfettiş görevlendirilmekte , Müfettiş de ihtiyaç duyduğunda yine çeşitli Bakanlıklarda çalışan (Bayındırlık, Karayolları gibi )bürokratlardan bilirkişi tayin etmektedir.

    Sonuçta Müfettişin verdiği rapor  esas  alınarak   İçişleri Bakanı tarafından kamu görevlisi hakkında  soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesi şeklinde denetim tamamlanmaktadır. Denetim Belediye Başkanı değil de daha düşük mevkide bir kamu görevlisi için ise İçişleri Bakanı yerine Mülki Amir aynı görevi yerine getirmektedir.

    Türkiye Belediyeler Birliği ve diğer Bölge Mahalli İdareler Birlikleri incelenirse Dış İşleri Komisyonundan, Hukuk İşleri Komisyonuna kadar yerel yönetimler mevzuatı ile ilgili her alanda çalışıldığı ve   bürokrat kamu görevlileriyle oluşan   bir  idari yapı içinde olduğu görülür. Hukuk Komisyonlarında İstanbul-İzmir-Ankara-Büyükşehir Belediyeleri Hukuk Müşavirleri ,Şanlıurfa Belediyesi Hukuk İşleri Müdürü gibi konusunda  uzman kamu görevlileri ile çalışır. Türkiye Belediyeler Birliğinde de Bakanlık müfettişleri gibi görev yapacak kamu personeli  çalışabilir. Bilirkişi tayin edilmesi gereken   incelemelerde de bilirkişiler Bakanlıklardan değil, Meslek Odalarından, Mahkemelerde bilirkişilik yapan uzmanlar arasından seçilebilir. Kamu görevlisi hakkında verilen inceleme raporu ise Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı tarafından soruşturma izni vermek ya da vermemek yönünde değerlendirilebilir. Kamu görevlisinin  mevkii küçüldükçe  Bölge Belediye Birlikleri denetim görevini yerine getirebilir.
      Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının uygulanması için  kent planlamalarında da belediyelerin sözsahibi olması gerekir. İmar Planlarında hiyerarşik bir düzen vardır. En büyük olanı Merkezi Yönetim yapmaktadır. Diğer planlar da ona uygun şekillenmektedir. Bu konuda da Belediyelerin ve Sivil Toplum Örgütlerininin  katılımını sağlayacak yeni  yasal düzenlemelerle  il ve ilçe kaynaklarının değerlendirilmesinde yönetiminde  Yerel Yönetimlerin güçlendirilmesi sağlanmalıdır.









YEREL YÖNETİMLER //SULH//


YEREL YÖNETİMLER
   YASA TASLAĞI
     ÖNERİLERİ
ÇALIŞMARAPORU
             2011

Av.Nilay Sermi Kökkılınç
       
                                                - I-

BELEDİYELERİN SULH YETKİSİ

A)5393 sayılı belediye kanunu madde 15/k , 18/ h , 34/f   -  5216 sayılı büyükşehir belediye kanununda sulh maddesi yok- sadece  5216 sayılı kanunun 28.maddesinde , “ hüküm bulunmayan hallerde belediye kanunu uygulanır “ denilse de uygulamada  kanunda sulh maddesi yok diye büyükşehir belediyeleri sulh olamıyorlar.

Öneri  :  kanunların  madde metinlerinde , “ dava konusu olan belediye uyuşmazlıkları “ cümlesi kaldırılmalıdır. Büyükşehir Belediye Kanununa da aynı madde konulmalıdır.

Gerekçe: Yerel yönetimler yargıya yansımamış konularda da  sulh olma yetkisine sahip olmalıdır. Böylece gereksiz yargı gideri yapılmasının önü kesilecek ,  yargı yükü hafiflemiş olacak , belediyelerin tasarruf hakkını  sınırlandıran bir engel ortadan kaldırılacak ,belediyeler takdir hakkını kullanabilir  olacaktır.

Örnekler  :  

a)Tek taraflı sözleşme iptallerinde kişi mağduriyetini karşılayacak zararlar ,objektif kusursuz sorumluluklar, trafik ve iş kazaları ,hizmet kusurları ,kamu zararı alacakları ,rücu alacakları  kişi borçları tahsili ya da affı gibi belediyelerin sıkça karşılaştığı  konularda yargı meşguliyeti ve gideri yapılmadan  uzlaşmanın yolu açılacak ve pek çok uyuşmazlık kısa vadede sonlandırılabilecektir.

Sulh konularında belediyenin uzman komisyon raporları yeterli olmalıdır.

B)Yargı uyuşmazlığı olan dava dosyalarında da feragat-kabul ve diğer tasfiye yolları için hukukçu raporu esas alınmalı, her kanun yolunu tüketme zorunluluğu kaldırılmalı , ilk derece mahkemesinin kararına karşı kanun yoluna gitmeme takdir hak ve yetkisine sahip olunabilmelidir.

     Böylece , yargı yolunu sonuna kadar tüketmemek nedeniyle kamu zararına yol açmak, görevi ihmal ya da görevi kötüye kullanma suçlamaları ile hukuki irade baskı altında olmayacak ,gereksiz başvuru-lardan dolayı artan yargı yükü hafifleyecek , yargı maliyetinin azalmasında kamu menfaati sağlanmış olacak ,yargıda uzun yıllara ötelenen uyuşmazlıklar sonlandırılıp kişi mağduriyetlerinin önüne geçilmiş olunacaktır.