27 Şubat 2012 Pazartesi

Yargı Reform Paketi - Kamu Görevlileri-Özel Yetkili Mahkemeler-Çete Kavramı üzerine Çalışma Raporu ve Öneriler

 

  Av.Nilay Sermi Kökkılınç


Kamu görevlileri yönünden uygulamalar karşısında T.B.M.M. ‘de  yapılması gereken ve yargı reform paketlerine eklenmesi gereken çalışmalar vardır.

-Yargı, Anayasa’da belirtilen “  Kuvvetler Ayrılığı Prensibi “ uyarınca Yasama ‘nın emrinde değildir ancak Yasama’nın yaptığı  yasalarla   çalışır. Bu nedenle Yasama tarafından uygulamalar dikkate alınarak  Yargı’ya  yol gösterecek yasaların yapılması gerekir. Özel Yetkili Mahkemeler   yargı sistemi içinde bir istisnadır. Yargıda mahkemelerin ihtisas alanları olabilir ,   olmalıdır da   ancak ” yetkileri özel “ mahkemeler olmamalıdır.

- Yargı reform paketinde özel yetkili mahkemelerin kaldırılmadığını görüyoruz. Bir süre daha kaldırılmayacağından bahsediliyor. O halde hiç değilse özel yetkili mahkemelerin görev alanı üzerinde bir çalışma yapılabilir. Kamu görevlileri ve kamu ile iş yapan kişiler yönünden kamu görevinden doğan suçlar kapsam dışındadır denilmek suretiyle özel yetkili mahkemelerin görev alanı daraltılabilir.

 -Çete suçlarında tanımlar daha açık ve anlaşılır olmalıdır. Cezaların taban ve tavanları vardır. Bazı koşullarda çete suçu yerine ilgili suçun karşılığı cezanın üst sınırının verileceğini  öngörebilirsiniz. Çete kavramında kamu görevlileri için büyük mağduriyetler yaşanabilmektedir. Hatta bana göre görev suçlarının bulunduğu bir ortamda  şuç işlemek amacıyla  çete kurmak diye  bir suç olmamalıdır.  Kamu kurumlarında kanundan doğan bir teşkilat vardır. Hem hiyerarşik yapıda hem de  birlikte görev yapılan idari bir sistem vardır. Uygulamada bu sistemin çok kolay çete olarak tanımlanabildiğini görüyoruz. Bir işlem hakkında suç  isnadı varsa o işlemde birlikte görev yapan herkes çete üyesi olarak kabul edilip şüpheli ya da sanık olmalı mıdır ?

- T.C.K 220\6. maddesine göre örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişilerin örgüt üyesi gibi cezalandırılmalarının kamuoyunda rahatsızlık yarattığı örgüte üye olmak suçundan verilen cezanın ½ oranında indirileceği örgüte bilerek isteyerek yardım eden kişinin de cezasının 2/3 oranında indirileceği belirtilmektedir. Oysa T.C.K 220. Maddesi olduğu gibi kaldırılmalıdır. İşlenen suçun karşılığı olan cezanın zaten alt ve üst limitleri vardır. Bu maddelere göre suça ceza vermek mümkündür.

- Kamu kurumları ile ilgili farklı konulardaki ithamların birlikte tek bir dosya içinde değerlendirilmesi  de yargıyı uzatan, dava dosyalarının incelenmesini zorlaştıran unsurlardan biridir. Her bir konu ayrı yargı dosyası olmalıdır. Genel itibariyle ceza mahkemelerinde birbirine bağlanan konular uzun tutukluluk nedenlerinin başında gelmektedir.

-4483 sayılı Memur Yargılanması Hakkındaki Kanuna göre görevinizle ilgili bir konu nedeniyle yargılanabilmeniz için Bakanlık tarafından önce soruşturma izni verilmesi gerekir. Bir istisnası vardır. 3628 sayılı yasada öngörülen rüşvet, irtikap ,haksız mal edinme gibi nedenlerle bir itham varsa  Bakanlık izni gerekmez. Bir de görevle  ilgili olmayan  ithamlar için de izin alınması gerekmez. 3628 sayılı yasa artık yürürlükten kalkmalıdır. Kamu görevlisinin görevinden  ötürü her türlü itham ihaleye fesat suçları da dahil olmak üzere  Bakanlık izni ile incelenebilmelidir. Bakanlığın iznine karşı Danıştay’da itiraz imkanınız vardır.

 -Kamuda ,kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılıp kullanılmadığı , kamu işlemlerinde kamu zararı yaratılıp yaratılmadığı Sayıştay tarafından denetlenir.Sayıştay incelediği bir konuda sorgu yapabilir. Bu sorguda kamu görevlisi bir açıklama yapar; yapılan açıklama yeterli görülmezse Sayıştay tazmin  ya da zimmet kararı verir. Bu kararlara karşı Sayıştay  ‘a temyiz yoluna başvurursunuz. Temyiz nedenleriniz kabul görmüşse tazmin ya da zimmet kararı kaldırılır. Kabul görmemişse kamu zararı kamu görevlilerinden tahsil edilir. Tazmin kararları cezai sorumluluk gerektirmez. Sadece Sayıştay bu şekilde incelediği bir konuda suç duyurusunda bulunmuşsa  cezai sorumluluk doğar. Sayıştay Kanununa göre Sayıştay’ın incelediği konular hakkında re’sen suç duyurusunda bulunma yetkisi  vardır. Kamu zararları yönünden bir suç olup olmadığı hususundaki kararları Sayıştay’a bırakmak gerekir.

-Kamu görevlilerinin    görevleri ile ilgili suçlarda  deliller çoğunlukla resmi kayıtlardır. Suç isnadı ile birlikte bunların onaylı örnekleri ve  bilgisayar imajları alınmaktadır. Teknik takip delilleri de de zaten Savcılık’tadır. Delil karartma ihtimali  böylece büyük ölçüde giderilmiş olmaktadır. Bu nedenle kamu görevlileri için tutuklama tedbiri yerine adli kontrol tedbirine   başvurulmasını sağlayan yasal düzenleme yapılmalıdır.

-Soruşturma ve Koğuşturma  aşamasında itham edilen konular üzerinde inceleme yapmak üzere bilirkişiler görevlendirilir. Seçilecek bilirkişiler en az üç kişi olmalı ,  kamu da aktif görevli olmamalı içlerinden biri de mutlaka hukukçu olmalıdır. Uygulamada sadece sayısal değerlerden yola çıkan ve kamu görevlisi  olan tek bir bilirkişi ile çalışıldığını görüyoruz.

-Teknik takip ve dinleme kayıtlarının  tutuklama nedeni olabilecek kuvvetli suç şüphesi yaratan delil vasfında olup olmayacağı  belirlenmeli, kanunlarda yeniden tanımlanmalıdır.  3.kişiler arasındaki görüşmeler ya da  espri olduğu halde kağıtlara döküldüğünde başka anlamlar yüklenen görüşmelerin delil niteliği ve delili gücü tarif edilmelidir. Gaziantep’te bir Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği beraat kararı  emsaldir. Telefon görüşmelerinin maddi bulgularla da desteklenmesi gerektiği  gerekçesine dayanan bir karardır. Bu dosyada sanığın iki yıl tutuklu kaldığı tazminat hakkı saklı olarak beraatine karar verildiği basında yer bulmuştur.

-Yargı reform paketinde tutuklama yerine alternatif tedbirlerin alınacağı adli kontrol tedbirinin genişletileceği , 3 yıl olarak uygulanan adli kontrol tedbirinin 5 yıla çıkartılacağı , böylece kapsamın genişletileceği tutuklamadan kaynaklanan şikayetlerin giderileceği ve tutuklu sayısının azalacağının  beklendiği belirtilmektedir. Bana göre beklenen amacın gerçekleşmesinde  yetersiz bir  çalışmadır. Cezaların alt ve üst sınırları vardır. Genellikle mahkemelerde  alt ceza sınırı uygulanmakta bazı koşullarda indirim ya da artış nedenleri uygulanmaktadır .

 CMK 109.maddesinde adli kontrol tedbiri düzenlenmiş ve üst sınır üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda uygulanacağı belirtilmektedir. Bakanlık tarafından sadece bu  3 yıl 5 yıl yapılmaktadır. Örneğin kamu görevlileri yönünden edimin  ifasın  fesat suçunda alt ceza sınırı 3 yıl üst sınır ise 7 yıldır. İhaleye Fesat Suçlarında ise alt ceza sınırı 5 yıl üst sınır 12 yıldır. Bence yapılması gereken adli kontrol tedbirinde üst ceza sınırı yerine alt ceza sınırının uygulanmasıdır.

-Tutuklamaya, tutuklamanın devamına ve tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenlerinin varlığı ile tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunun somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça yazılması gerektiği şeklinde net bir düzenleme yapıldığı Bakanlık tarafından belirtilmektedir. Uygulamayı görmeden bir yorum yapmak zordur. Birden fazla iddianın olduğu bir tutuklamada tutuklama nedeni olan iddia ve somut delil gösterilmelidir.

-Yargı reform paketinde yer alan elektrik borçlarına bağlı mühür bozma  ve karşılıksız çek suçlarının kaldırılmasını doğru buluyorum. Ev eşyasının  haczine ilişkin düzenlemeyi de doğru buluyorum. Ancak  İmar Kanunundan doğan TCK 184.maddesinde düzenlenen İmar Kirliliği suçlarında da  gecekondu yapanla ruhsatlı binasına ilaveler yapan bir tutulmaktadır. Mağduriyetler yaratan bir düzenlemedir.

-Yürürlükteki Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması düzenlemesinin de temyiz edilememesi , temyiz hakkının sadece denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesine bağlı tutulması mahkeme kararlarının içerik olarak  hukuken tartışılmasının önünü kesmektedir.

-TCK 53.maddesinde düzenlenen görevden men tedbiri içeren ceza maddesi üzerinde çalışma yapılmalı tercihli ceza maddesi olarak değerlendirilmeli  hangi cezanın uygulanacağı hususu ise  yargıç takdirine bırakılmalıdır. Uygulamada verilen bir cezaya ilave ceza olarak uygulanmaktadır.

-TCK 235.maddesinde düzenlenen İhaleye Fesat Suçları üzerinde yeniden çalışılmalı ve bu maddenin yarattığı haksız mağduriyetleri  önleyici ve somut ifadelerle sözkonusu ceza maddesi metni yeniden yazılmalı ,  haksız bir menfaat elde etme yasa maddesinin maddi unsuru olmalıdır. Bugünkü düzenlemede haksız menfaat olması gerekmemekte  , haksız menfaat  varsa rüşvet ,irtikap gibi diğer ceza maddelerinin uygulanması öngörülmektedir. Aşırı sonuç  doğuran bir ceza maddesidir.

Bunun gibi daha pek çok yargı reformuna ihtiyaç gösteren husus  vardır . Ancak en önemlisi  tutukluluk halleri ve kamu görevlilerinin çete suçlaması ile karşı karşıya kalması durumudur.