21 Kasım 2011 Pazartesi

Gazeteciye Yayın Yasağı



Kırşehir 2.Asliye Ceza Mahkemesi 2010/282E ve 2011/123 K ile bir gazeteci hakkında "hak ve yetkinin kötüye kullanılması nedeniyle suçun işlenmesinden dolayı takdiren hükümde belirtilen gün sayısı olan 375 gün sanığın GAZETECİLİK MESLEĞİNİ YAPMAKTAN YASAKLANMASINA" karar verdi

Nilay Sermi Kökılınç  Yorum

 Basın mevzuatında düzeltme ve cevap hakkı denilen bir kavram var malum ! Düzeltme ve cevap hakkı ile haksız ,gerçek dışı ya da hakaret içeren bir yayın için düzeltme ve cevap hakkını kullanmak mümkün iken ve yine haber sahibinden tazminat talep etmek de mümkün iken ayrıca cezai sorumluluğa gitmek, içinde yaşadığımız çağa uygun bir anlayış olmuyor elbette ! Ancak ,hangi alanda olursa olsun bireysel olaylar yasalarımızdaki yanlışlıkları veya düzeltilmesi gereken hususları daha net ortaya koyuyor.Bu anlamda TCK 53.maddesinin yani kısaca meslekten men diyebileceğimiz ceza maddesinin  uygulamada sadece gazeteciler için değil başka alanlarda çalışan insanlar için de fahiş ve orantisız sonuçlar doğuran bir ceza maddesi olduğu düşüncesindeyim. Bence ,yasa koyucular bu madde üzerinde çalışmalı ve yargıçlara yol gösterecek şekilde yeniden kaleme almalıdırlar.Sözkonusu olay özelinde bir değerlendirme yaparsak  gazeteci için zaten bir ceza verilmiş ,üzerine bir de TCK.53.maddesi uygulanınca evrensel ceza hukuku ilkelerinden suç ve cezanın orantılılığı ilkesine de aykırı bir sonuç doğmuş oluyor.Yargıçlar hüküm verirken sanığa , ya suç fiilinin karşılığı cezayı vermeli ya da fiil aynı zamanda TCK 53.maddesi kapsamına da girebilecek  bir fiil ise(süreli meslekten uzaklaştırma gibi) sadece bu maddeyi uygulayabilmeli ,bu da yargıcın tercih ve takdirinde olabilmelidir. Ancak uygulamada benzer durumlarda da  TCK. 53.maddesi , yargıç tarafından verilmiş bir cezaya ilaveten uygulanmakta ve böylece sözkonusu gazetecide olduğu gibi pekçok kişi için yargıda haksız sonuçlar doğmuş olmaktadır.Umarız düzeltilir.

Kıdem Tazminatı



Kıdem Tazminatı Kaldırılıyor mu ?

Nilay Sermi Kökkılınç     Yorum

Kıdem tazminatının işveren hesabında değil de devlet hesabında bir fonda toplanması çalışanlar için son derece yararlı olacaktır.İşverenin mali imkansızlığı ,iflası,işletmelerin tüzelkişiliklerinde meydana gelen değişiklikler çoğu zaman işçilerin kıdem tazminatını alabilmelerine engel olmakta ,işçi yargıya başvurmak zorunda kalmakta ,cebinden yargı gideri ve avukat parası ödemekte ,alacağın elde edilmesi için yargıda uzayan zaman da işin cabası olmaktadır.İşçi yargı kararı ile kıdem tazminatı alacağını elde etti diyelim ;bu sefer de icra marifetiyle tahsil zorluğu karşısında kalmakta, uygulamada çoğu zaman da tahsil edememektedir.Tahsil edebilmişse  harç,icra gideri,avukat parası derken işçinin eline kırpılmış bir bedel geçmektedir.Kıdem tazminatı devlet güvencesinde bir fonda olacaksa alacak devlet güvencesine bağlanmış olacaktır.Bu düzenleme için bence geç bile kalınmıştır.Kıdem tazminatı  istifa ile de doğacak bir hak olacaksa sosyal bir devlet olma yolunda bir adım daha atılmalı; iş akdi her ne sebeple sonbulmuş olursa olsun o işyerinde geçen çalışma süresi kıdem tazminatı hakedilmesinde esas alınmalıdır.Haklı- haksız iş akdi fesihleri kıdem tazminatından ayrılmalı, bu konu işçi ile işveren arasında kötüniyet tazminatı ve işe iade talepleri çerçevesinde ele alınmalıdır.Kıdem tazminatı ; adı üzerinde çalışanların işyerinde çalıştıkları süre ile ilgili bir haktır.İş akdinin haklı ya da hakdız feshine bakılmaksızın iş akdi bir şekilde son bulmuşsa o işyerinde geçen süre için kıdem tazminatı hakedilmiş olmalıdır.Böylece kıdemtazminatları yargı uyuşmazlıklarına konu olmaktan da çıkar ve işçiler için çalışma süresine bağlı hakedilmiş bir sosyal hak olarak yasal düzenlemelerde yerini bulmuş olur.Yasa metni, hertürlü uyuşmazlığı yoruma ihtiyaç bırakmayacak şekilde iyi kaleme alınmalı,çok boyutlu değerlendirilmeli  ve  sendika görüşlerine de itibar edilerek son şeklini mutlaka  uzlaşı ile almalıdır.