İzmir’de yerel yönetimler
Bazı köşe yazarlarımızın İzmir’in yerel yöneticileri hakkındaki eleştirilerini haksız buluyorum. 1985 yılında İzmir’e geldiğim zaman Türkiye’nin 3.büyük kenti için hayal kırıklığı yaşamıştım.O zaman da gecekondular ilk göze çarpan kent kusuruydu.İzmir yeşilden ciddi anlamda yoksundu.Körfez kahverengiydi.Büyük meydanları yoktu.Kent estetiğini yok eden üst geçitlerle doluydu.Büyük minibüsler ulaşım için kullanılıyordu.Sinemalarda orijinal seslendirmesi olmayan filmler izlediğimizi hatırlıyorum.Fuar Açıkhava Tiyatrosu’ndan başka açıkhava tiyatrosu yoktu.İlk kez Sn.Yüksel Çakmur zamanında kenti kirleten büyük minibüslerden ,Konak ‘ taki birahanelerden üst geçitlerden kurtulduk.Sn. Priştina zamanında kentin yeşillendirilmesine çok önem verilmişti. Konak’taki büyük meydan ve rekreasyonu Sn. Priştina’ nın o tarihte kent vizyonunu bizlere göstermişti. İzmir hak ettiği uluslararası kimliğini Sn.Priştina zamanında yeniden kazanmaya başlamıştı.
Bugün ise körfez artık kahverengi değildir.Yerel Yönetimlerce uluslararası festivallere destek olunduğunu ,organizasyonlara ev sahipliği yapıldığını ,devlet okullarının,spor sahalarının yenilendiğini ,engellilere,sporculara ,üretim kooperatiflerine büyük destek sağlandığını görüyoruz.
Kent içindeki alt geçitler,her ilçedeki açık hava tiyatroları ,parklar ,sahil bantları, Bornova, İnciraltı , Sasalı rekreasyon alanları bence sadece Türkiye’ye değil Avrupa kentlerine örnektir.Tarihi yapı ve mekanlarla ilgili restorasyon ve kentin altyapı çalışmaları da gözle görünen diğer çalışmalar olarak karşımızdadır. Bunlar bir vatandaş gözüyle kentte yaşarken fark ettiklerimizdir.
Tümüyle kendi imkanlarıyla hizmetlerin gerçekleştirilmeye çalışılması ,uluslararası finans kuruluşlarının güven gösterdiği bir mali tablonun varlığı da ayrıca takdire değer olmalıdır. İzmir’in yerel yönetimlerine basiretsiz ve beceriksiz demek bence büyük haksızlık olur.İstanbul’u Ankara’yı,Bursa’yı da oralarda yaşayanlara sormak gerekir. !